Gönderen Kurşun Kalem / 28 Şubat 2018 Çarşamba / Yorum Yok / sağlıklı yaşam
Mükemmel olmak zorunda değilsiniz
Ülkemizin son zamanlarda yaşadıkları iş dünyamızı ve sosyal yaşantımızı etkiliye dursun,bu duygularından etkilenenler son zamanlarda "EN" olmaya odaklanmış durumda.
ICF (International Coach Federation) ve AC (Association Coach Federation) onaylı profesyonel koçluk yetkisine sahip Direm Fikir Atölyesi Kurucusu Didem Tınarlıoğlu resmi internet sitesinden yayınladığı "Mükemmel olmak o kadar da mükemmel bir şey değil!" başlıklı yazısıyla "EN" olmaya odaklanmış bireylere ayna tutarak, onları kendi yaşantılarında mutlu kılan başarıların, özgün mükemmelliklerin peşinde olmalarının alternatif çözüm yollarını bulmaya yarayan yol arkadaşlığı yapıyor.
Didem Tınarlıoğlu'nun yazısı:
"Mükemmel olmak o kadar da mükemmel bir şey değil!"
Daha fit bir vücuda, daha yüksek kariyere, en iyi eşe, en karizmatik sevgiliye, en başarılı çocuğa, en fazla sosyal sermayeye, en çok like almaya ve daha birçok konu da "EN" olmaya odaklanmış şekilde, son hızla bir yarışın içinde koşuyoruz adeta. Hem de hayatın tadını alabilmeyi, yaşamayı unuturcasına!
Tercihlerinizi neye göre yaptığınızı hiç düşündünüz mü?"Başkalarının mükemmellik skalasında yer edinince mutlu olmak mı, yoksa kendi mutluluğunuzda, mükemmellik noktasında olmak mı?"
Bu "EN"lere olan hırsımızın temelinde mükemmel olma ama dahası mükemmelliyetçilik duygusu yatıyor. Gerçek şu ki,hayatımızda dayatılmış kalıplarda yer edinmeye veya başkasının kalbinde tutunmaya çalışırken, kendi isteklerimize senkronize olabilmeyi gözardı ediyoruz.
Mükemmel olmaya çalışırken, hayatın anlık keyiflerini, kendimize ait mutlulukları yaşamayı es geçiyoruz. Tabii burada mükemmelliği bırakın mutluluğa odaklanın demek; uyumayı seviyorsanız daha çok miskinlik yapın, gelişimi bırakın, çalışmayın, gezin, kısaca daha az üretin demek değil. Asıl o zaman, yani üretmeyen bir varlık olduğunuzda mutsuzluk başlar. İlk günler çok keyifli gelse de sürekli tüketen olmak, bir süre sonra karda ölmek gibi yaşamdan sizi yavaş yavaş kopartır, soldurur içten içe.
Hepimiz bir gün hiç çalışmamak için çok çalışıyoruz, evet doğru ama şu anda o günlere iç geçirirken hayat da, yanımızdan geçip gidiyor. Harika bir eve sahip olmak için gece gündüz çalışıp eve gelince yatağa kendinizi zor atıyorsanız, fit olacağım diye en sevdiğiniz tatlıyı ara sıra bile ağzınızın tadı ile yemeyi, kendinize çok görüyorsanız, yüz verirseniz kaçar korkusu ile sevgilinize umarsızca sevginizi akıtmıyor, içinizden gelse de şımarmamak için kendinizi zor tutuyorsanız, çalışırken ciddiyetin en büyük otorite olduğunu zannedip, hiç ama hiç espri yapmıyorsanız, uçurtma uçurmak için iç geçiriyor ama birileri görür diye içinizdeki coşkuyu baskılıyorsanız ve içsel gelişiminize yatırım yapmayıp borsaya, tahvile yatırım yapmakla yetiniyorsanız, büyük kayıptasınız demek istiyorum!
Saatin tik tak sesleri hayatınızdan akan anların sinyallerini duyurmak içindir.Bu sese ara sırada kulak verin.
Zaman zaman bu koşturmacanıza ufak molalar verin ve kesin olarak istediğiniz şeyin ne olduğunu düşünün.
Unutmayın; Sokrates'in dediği gibi "Sorgulanmayan yaşam, yaşam değildir!"
Tam olarak neyi, ne kadar, nerede ve nasıl elde etmek istiyorsunuz? Siz mi istiyorsunuz? Sistemin dayatmasına mı ayak uydurma çabasındasınız? Hayatınızı yönlendirin ve yaşamınızda ne eksikse önce onu yerine koymayı hedef alın hatta odaklanın. Sevgi, güven, başarılı iş, mutlu bir yuva ya da her ne ise... Ne istediğiniz ile ne olmanız gerektiği arasındaki farkı ve uyumu belirleyin. Senkronizasyonu ikisi arasında yapın.
Her hafta anlamlı bir zamanınızı, en iyi yaptığınız, en keyif aldığınız bir işe ayırın. Arkanıza yaslanıp düşünün. Hatta hemen şimdi! Göreceksiniz, hayal bile etmeniz adrenalinizi artıracak ve yüzünüzde gülümseme oluşmaya başlayacak.
Bunun yanı sıra hayatınızda sadece kendinizin değil, etrafınızdaki insanların da en iyi yaptıkları işleri yapmalarına izin vermeli hatta desteklemelisiniz.
Zamanınızın mutlaka bir bölümünü ve enerjinizin çoğunu çok iyi yaptığınız ,keyif aldığınız şey üzerine odaklamanız, hayatınızdan daha çok zevk almanızı, daha başarılı, daha üretken olmanızı sağlayacaktır. Doğal becerileriniz üzerine odaklanın. Bütün şampiyonlar benzersiz becerileri üzerine odaklanırlar ama aynı zamanda bunu geliştirmek için çok ama çok emek harcarlar. İnsanlar kendi kapasitelerini ortaya çıkaracak, performans sergileyecekleri işlerini arttırdığında, bilgi ve becerileri gelişir. Böyle olunca serotonin hormonunun etkisi ile kişinin kendini daha iyi tanımasına, içsel mutluluğunun artmasına, iyi ilişkiler kurmasına, olumlu davranışlar sergilemesine, başkaları üzerinde daha pozitif etkili olmasına destek sağlar.
Gelin siz de, dayatılan kalıplar ve genel kabuller içinde mükemmel olma yarışından sıyrılın. Kendi yaşantınızdaki sizi mutlu kılan başarıların, özgün mükemmelliklerin peşinde olun.
Unutmayın, mutluluk bir varış değil bir yolculuktur. Size engel olan duraklarda durmadıkça hiç bitmeyen, istasyonsuz bir yolculuk.
Kendi mutluluğunuzun mükemmelliğine ulaşmanız dileğiyle...
ICF (International Coach Federation) ve AC (Association Coach Federation) onaylı profesyonel koçluk yetkisine sahip Direm Fikir Atölyesi Kurucusu Didem Tınarlıoğlu resmi internet sitesinden yayınladığı "Mükemmel olmak o kadar da mükemmel bir şey değil!" başlıklı yazısıyla "EN" olmaya odaklanmış bireylere ayna tutarak, onları kendi yaşantılarında mutlu kılan başarıların, özgün mükemmelliklerin peşinde olmalarının alternatif çözüm yollarını bulmaya yarayan yol arkadaşlığı yapıyor.
Didem Tınarlıoğlu'nun yazısı:
"Mükemmel olmak o kadar da mükemmel bir şey değil!"
Daha fit bir vücuda, daha yüksek kariyere, en iyi eşe, en karizmatik sevgiliye, en başarılı çocuğa, en fazla sosyal sermayeye, en çok like almaya ve daha birçok konu da "EN" olmaya odaklanmış şekilde, son hızla bir yarışın içinde koşuyoruz adeta. Hem de hayatın tadını alabilmeyi, yaşamayı unuturcasına!
Tercihlerinizi neye göre yaptığınızı hiç düşündünüz mü?"Başkalarının mükemmellik skalasında yer edinince mutlu olmak mı, yoksa kendi mutluluğunuzda, mükemmellik noktasında olmak mı?"
Bu "EN"lere olan hırsımızın temelinde mükemmel olma ama dahası mükemmelliyetçilik duygusu yatıyor. Gerçek şu ki,hayatımızda dayatılmış kalıplarda yer edinmeye veya başkasının kalbinde tutunmaya çalışırken, kendi isteklerimize senkronize olabilmeyi gözardı ediyoruz.
Mükemmel olmaya çalışırken, hayatın anlık keyiflerini, kendimize ait mutlulukları yaşamayı es geçiyoruz. Tabii burada mükemmelliği bırakın mutluluğa odaklanın demek; uyumayı seviyorsanız daha çok miskinlik yapın, gelişimi bırakın, çalışmayın, gezin, kısaca daha az üretin demek değil. Asıl o zaman, yani üretmeyen bir varlık olduğunuzda mutsuzluk başlar. İlk günler çok keyifli gelse de sürekli tüketen olmak, bir süre sonra karda ölmek gibi yaşamdan sizi yavaş yavaş kopartır, soldurur içten içe.
Hepimiz bir gün hiç çalışmamak için çok çalışıyoruz, evet doğru ama şu anda o günlere iç geçirirken hayat da, yanımızdan geçip gidiyor. Harika bir eve sahip olmak için gece gündüz çalışıp eve gelince yatağa kendinizi zor atıyorsanız, fit olacağım diye en sevdiğiniz tatlıyı ara sıra bile ağzınızın tadı ile yemeyi, kendinize çok görüyorsanız, yüz verirseniz kaçar korkusu ile sevgilinize umarsızca sevginizi akıtmıyor, içinizden gelse de şımarmamak için kendinizi zor tutuyorsanız, çalışırken ciddiyetin en büyük otorite olduğunu zannedip, hiç ama hiç espri yapmıyorsanız, uçurtma uçurmak için iç geçiriyor ama birileri görür diye içinizdeki coşkuyu baskılıyorsanız ve içsel gelişiminize yatırım yapmayıp borsaya, tahvile yatırım yapmakla yetiniyorsanız, büyük kayıptasınız demek istiyorum!
Saatin tik tak sesleri hayatınızdan akan anların sinyallerini duyurmak içindir.Bu sese ara sırada kulak verin.
Zaman zaman bu koşturmacanıza ufak molalar verin ve kesin olarak istediğiniz şeyin ne olduğunu düşünün.
Unutmayın; Sokrates'in dediği gibi "Sorgulanmayan yaşam, yaşam değildir!"
Tam olarak neyi, ne kadar, nerede ve nasıl elde etmek istiyorsunuz? Siz mi istiyorsunuz? Sistemin dayatmasına mı ayak uydurma çabasındasınız? Hayatınızı yönlendirin ve yaşamınızda ne eksikse önce onu yerine koymayı hedef alın hatta odaklanın. Sevgi, güven, başarılı iş, mutlu bir yuva ya da her ne ise... Ne istediğiniz ile ne olmanız gerektiği arasındaki farkı ve uyumu belirleyin. Senkronizasyonu ikisi arasında yapın.
Her hafta anlamlı bir zamanınızı, en iyi yaptığınız, en keyif aldığınız bir işe ayırın. Arkanıza yaslanıp düşünün. Hatta hemen şimdi! Göreceksiniz, hayal bile etmeniz adrenalinizi artıracak ve yüzünüzde gülümseme oluşmaya başlayacak.
Bunun yanı sıra hayatınızda sadece kendinizin değil, etrafınızdaki insanların da en iyi yaptıkları işleri yapmalarına izin vermeli hatta desteklemelisiniz.
Zamanınızın mutlaka bir bölümünü ve enerjinizin çoğunu çok iyi yaptığınız ,keyif aldığınız şey üzerine odaklamanız, hayatınızdan daha çok zevk almanızı, daha başarılı, daha üretken olmanızı sağlayacaktır. Doğal becerileriniz üzerine odaklanın. Bütün şampiyonlar benzersiz becerileri üzerine odaklanırlar ama aynı zamanda bunu geliştirmek için çok ama çok emek harcarlar. İnsanlar kendi kapasitelerini ortaya çıkaracak, performans sergileyecekleri işlerini arttırdığında, bilgi ve becerileri gelişir. Böyle olunca serotonin hormonunun etkisi ile kişinin kendini daha iyi tanımasına, içsel mutluluğunun artmasına, iyi ilişkiler kurmasına, olumlu davranışlar sergilemesine, başkaları üzerinde daha pozitif etkili olmasına destek sağlar.
Gelin siz de, dayatılan kalıplar ve genel kabuller içinde mükemmel olma yarışından sıyrılın. Kendi yaşantınızdaki sizi mutlu kılan başarıların, özgün mükemmelliklerin peşinde olun.
Unutmayın, mutluluk bir varış değil bir yolculuktur. Size engel olan duraklarda durmadıkça hiç bitmeyen, istasyonsuz bir yolculuk.
Kendi mutluluğunuzun mükemmelliğine ulaşmanız dileğiyle...
Etiketler:
sağlıklı yaşam
Related Posts
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder